-
1 elinden düşmek
кIэзын, Iэпызын -
2 düşmek
1.1) (altındandüşmek) кIэзын/ щIэзын, щIэхун; (кIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düştü; кIэзы/ щIозыр, щIохур: düşüyor)3) (üzerinden düşmek, aracından düşmek); чIэзын/щIэзын, щIэхун; (чIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düşmekdüştü; чIэзы/ щIозыр, щIохур: düşmekdüşüyor)2.1) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); ефэхын/ ехуэхын; (ефэхыгъ/ ехуэхащ: düşmekdüştü; ефэхы/ йохуэх: düşmekdüşüyor)2) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); къефэхын/ къехуэхын; (къефэхыгъ/ къехуэхащ: düşmekdüştü; къефэхы/ къохуэх: düşmekdüşüyor)3. (elinden düşmek) Iапызын/ IэщIэхун; (Iэпэзы/ IэщIохур: onun elinden düşmeküyor; пIэпэзы/ пIэщIохур: senin elinden düşmeküyor)4.1) (devrilip düşmek) ебэджын; (ебэджыгъ: düşmekdüştü)5. (isabet etmek) IукIэн/ IущIэн; (IукIагъ/ IущIащ: düşmekdüştü; düşmeketti); тефэн/ хуэзэн; (тефагъ/ хуэзащ: düşmekdüştü; düşmeketti) -
3 entfallen
elinden düşmekhatırından çıkmak -
4 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
5 Hand
el;an \Hand von yoluyla;aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;von \Hand elden;jdm die \Hand geben birine eline vermek;jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;linker/rechter \Hand sol/sağ elde;linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;in die Hände klatschen el çırpmak;etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;\Hand und Fuß haben tutarlı olmak;die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;\Hand in \Hand el ele;\Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;Hände hoch! eller yukarı!;Hände weg! çek elini!;eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar -
6 терять
kaybetmek,yitirmek* * *несов.; сов. - потеря́ть1) yitirmek; kaybetmekон уже кото́рый раз теря́ет э́тот ключ — bu anahtarı kaçtır yitiriyor
он потеря́л удостовере́ние ли́чности — kimlik belgesini zayi etti
как бы и э́то не потеря́ть! — bu da elden gitmesin!
в толпе́ мы потеря́ли друг дру́га — kalabalıkta birbirimizi kaybettik
теря́ть доро́гу — yolunu kaybetmek / şaşırmak
2) kaybetmek; kaçırmak; olmakтеря́ть зре́ние — göz nurunu kaybetmek
теря́ть друзе́й — dostlarını kaybetmek
теря́ть ме́ру — ölçüyü (elden) kaçırmak
теря́ть контро́ль над кем-чем-л. — birinin, bir şeyin kontrolunu elinden kaçırmak
теря́ть рабо́ту — işten olmak
теря́ть пра́во на что-л. — hakkı düşmek
теря́ть поко́й — rahatı kaçmak
теря́ть терпе́ние — sabrı tükenmek
теря́ть наде́жду — umudunu yitirmek / kaybetmek / kesmek
теря́ть го́лову — aklı başından gitmek
мно́го теря́ешь, е́сли... —...sa kayıptasın / ziyandasın
теря́ть си́лы — kuvvetinden kaybetmek
3) kaybetmekтеря́ть в ве́се — kilo vermek / kaybetmek
су́дно теря́ло ско́рость / ход — gemi yol kaybediyordu
потеря́ть в чьих-л. глаза́х — birinin gözünde itibardan düşmek
4) kaybetmek; yitirmekтеря́ть вре́мя — vakit / zaman kaybetmek / yitirmek
не теря́я вре́мени — vakit kaybetmeden / geçirmeden
не теря́й зря вре́мя — vaktini ziyan etme
мы потеря́ли де́сять мину́т — on dakikamız ziyan oldu
поте́ряно сто рабо́чих дней — yüz işgünü kayboldu / yitti
на э́том де́ле он потеря́л сто рубле́й — bu işte yüz ruble zarar etti
••нам не́чего теря́ть — kaybedecek bir şeyimiz yok
-
7 aşk
любо́вь (ж)* * *любо́вьaşk çilesi — му́ки любви́, любо́вные страда́ния
aşka düşmek — влюби́ться
aşk elinden — из-за любви́
aşka gelmek — воспыла́ть любо́вью
aşk macerası — любо́вное приключе́ние, мимолётная любо́вь
bilime aşk — любо́вь к нау́ке / зна́ниям
ebedî aşk — ве́чная любо́вь
ilâhî aşk — боже́ственная / неземна́я любо́вь
serbest aşk — свобо́дная любо́вь
ten aşkı — пло́тская любо́вь
ümitsiz aşk — безнадёжная любо́вь
yurt aşkı — любо́вь к ро́дине
••aşk olmayınca meşk olmaz — посл. без стра́стного жела́ния ничего́ не дости́гнешь
-
8 выскакивать
atlamak; fırlamak; kurtulmak* * *несов.; сов. - вы́скочить1) atlamakвы́скочить в окно́ / из окна́ — pencereden atlamak
2) разг. fırlamak, uğramakвы́скочить на у́лицу — sokağa uğramak, dışarı fırlamak
3) разг. düşmek, kurtulmakвы́скочить из рук — elinden kurtulmak
••вы́скочить из головы́ / из па́мяти — hatırından çıkmak
-
9 aciz
acz içinde olmak machtlos seinacze düşmek ( çaresiz kalmak) in eine ausweglose Lage geraten; ( elinden bir şey gelmemek) nichts machen können, hilflos seinacz içinde olmak unfähig sein, nicht in der Lage sein -
10 abnehmen
ab|nehmenI vi1) ( Macht, Kräfte) azalmak; ( Interesse) azalmak; ( Geschwindigkeit) azalmak; ( Mond) küçülmek; ( Fieber) düşmek; ( Tage) kısalmak; ( an Zahl) eksilmek, azalmak2) ( Gewicht verlieren) kilo vermek, zayıflamak3) telek cevap vermek;es nimmt keiner ab kimse cevap vermiyorII vt1) ( Hut) çıkarmak ( Bart); traş etmek; med almak; ( Blut) almak; ( abkaufen) satın almak; ( wegnehmen) elinden almak; ( im Spiel) almak; ( abverlangen) istemek; ( Maschen) almak;den Hörer \abnehmen ahizeyi eline almak2) ( übernehmen) devralmak;jdm eine Arbeit \abnehmen birinden bir işi devralmakjdm das Versprechen \abnehmen, zu...... için birinden söz almakdas nehme ich dir nicht ab! ( fam) bu söylediğine inanmıyorum!
См. также в других словарях:
güçsüz düşmek — gücü yetmemek Silahlarından birini elinden bırakmış, güçsüz düşmüştür. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
acze düşmek — çaresiz kalmak, elinden bir şey gelmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük